"Olm, ikimiz içinde süper bir şey buldum. Falcıya gidelim."
Ben dünden meraklıyım zaten fal olayına. Hem de tarot falı bakıyormuş. "Tamam hadi gidelim" dedim. Randavu almak gerekiyormuş önce. Vay amk, falcı bile randevu ile çalışıyor, ben her çağrıldığım yere gidiyorum.
Randevumuz saat altıdaydı, tam vaktinde oradaydık. Bizden önce bir kadın vardı. İyi dedim biz bir kahve içene kadar işleri biter. Saat yedi gibi falcı teyzem bizimle görüşmeyi başardı. Bir saat fal ile karışık dedikodu yaptılar kadınla. Kadın boşanacak mı ne, öyle bir mevzusu var. Telefon numaralarını falan aldılar birbirlerinden, falcı teyze müşterilerinden haber almak istiyor.
Sıra bize gelince önce iki muhabbet etti. Dedim herhalde destekli sallamak için bilgi toplama amacında. Muhabbet ederken birazda Facebook'ta takıldı. Oyun falan oynadı. İçinden dedim aha hiç iplemeyecek bile bizi. Nerelisiniz, adınız ne falan diye muhabbet ettik bir süre. Hiç spesifik bir soru sormadı. Zaten bende pek konuşmadım, karakter analizi yapıp ona göre sallayabilir. Bu falcılardan her türlü numara beklenir. Sen "L" demeden, o çoktan leblebiyi anlar. Bende arada kahve falı bakıyorum da, oradan biliyorum. İşin sırrı karşıdakinin beklentisini yada derdini anlamakta. Sonra ona göre sallıyorsunuz. Bir de burcunu öğrenip ona göre genel geçer karakter şeyleri söyleyince, tamam işte, falcı oldunuz.
Tezgaha önce arkadaşım yattı. Kadın daha fal başlamadan, bundan iş aradığı ile ilgili tüyoyu almıştı zaten. Oradan yüklenmeye başladı. Sonra aile ilişkileri falan dedi. İş arayanın ailesi ile arası açık olur, baskı görür. "Aman ailen seni çok seviyor, hep iyiliğini istiyorlar. Sabırlı ol, 6.-7. ay gibi güzel gelişmeler olacak, 8. ayda sen iş bulacaksın. Başta zorlanacaksın, orada sabredersen kısa sürede yükseleceksin." Başka ne olacaktı ki? Adama bir yerde gına gelecekti, seçiciliği düşecekti, dandik bir işte olsa işe girip dört elle işine sarılacaktı. Çıkarım yapması kolay bir durumda adam. Sonra karakter ile ilgili bir şeyler, falan filan fişmekan...
Bu sırada telefondan millete mesaj çektim. İçimden "nereden geldim amk buraya, boşuna para harcıyoruz amk diye geçirdim. Hatta bir arkadaşıma, "burnum boktan çıkmıyor, nereye çağrılsam gidiyorum" diye dert yandım." Burası önemli aklınızda tutun. Adamın falını daha anlatmayacağım, (özel hayata saygı) kendi falıma geçiyorum.

Bismillah, şeytan kartı ile başladık. Bir kaç kart daha vardı yanında, sanırsam ilk açılan 4 kağıtta başladı yoruma. Sen şeytan gibi kafası çalışan birisin, aynı anda kafanda farklı farklı konularda 40 fikir dolanıyor. Lan cidden birbirine çarptırmadan tüm tilkileri kafamda döndürüyorum. O kadar ki, tilkiler birbirlerini bile görmüyor. Zaten okurken de belli oluyordur, sürekli oradan oraya zıplıyorum falan ya. Ama suratımdan nasıl anladı lan bunu bu kadın?
Kadın başladı sen şöylesin böylesin. Ama baya baya tutturuyor. Sürekli genel analizde kendisi. Sallayıp tutturulacak şeyler. Herkesten farklısın falan diyor, ben susuyorum, arkadaşım çoşkuyla, "evet, evet öyle" diye cevap veriyor. Bu sallamalar arasında en büyük başarısı, "daha sen bile kim olduğunun farkında değilsin" demesi oldu. En büyük sıkıntım da buymuş hayatta. Lan helal sana kadın dedim. İçimden dedim, ama dedim yani. Düzenli okuyanlar bilir, baya dertliyim bu konuda. "Temet Nosce" olayı. İkinci başarısı, "gülmen mutlu olduğun anlamına gelmiyor, sen üzgünlüğünü de gülerek anlatıyorsun." demesi oldu. Kadın bildi amk. En yakınlarım bile fark etmemişti bunu. Eğer gülüşümden bu sonucu çıkardıysa, ki faldan çıkarmasından daha olası, falcılığı falan bıraksın, CİA'ya karakter analisti olarak işe başlasın. Ya da başlamasın, dünyanın buna pek ihtiyacı yok sanki.
Arkadaşıma, şöyle olmuş, böyle olacak gibi kehanette de bulunmuştu. Bana, ne geçmişten, ne gelecekten haber var. Falı yarıladık bile. Tam ben bunu düşünürken, geçmişin hayaletini üzerime saldı. Sonra da "özele bakmamı neden istedin" diye sordu. Lan benzin bu ülkede çok pahalı, hem de arabasız satmıyorlar, şurada bir yerde kolonya vardır. Ben bunun üzerine kolonya döküp yakayım bunu. Mahkemede cadıydı falan derim. Hakim beni deli zanneder, ceza falanda almam. Hem bizde kolonya ile insan yakmak aile geleneği. "Nereden anladın tam o anda onu düşündüğümü be cadı." demedim tabii ki. Cevap vermedim. Bir de anlayışlı çıktı, "tamam bu konuda konuşmayalım" dedi.
Her şeyin kurulu senin dedi. Bir kart seçti, "eğer" dedi. "Kart senin doğduğun ayın kartıysa, her şey harika gidecek, hiç düşmeyeceksin. Ama farklı bir ayın kartı çıkarsa, biraz engebeli bir hayatın olacak." Kartı ben açtım, üzerinde Roma Rakamı ile I yazıyordu. (Ocak doğumluyum)

Beni kesseler fala falan inanmam. Pozitif bilimlere inanırım ben. Ne kadar bilimsel takılsa da, insan merak ediyor işte. "Konuşmadığım konuda da konuş" dedim. Dünden hevesliymiş, "Kalbinin yarısı bir başkasında kalmış, olmayacak. Al kalbini oradan. Bir kaç yıl kimse olmayacak, sonra bir kadınla iki üç yıl birlikte olacaksın. Ondan da ayrılıp gene bir süre yalnız kalacaksın. Sonra bu gelecek" dedi. Üzerime bir kart attı. Timsah Kraliçe'si. "İki çocuğunuz olacak, bir kız, bir oğlan. Türkiye'de yaşamayacaksınız." Kesseler başka yerde yaşamam. Belki, Yeni Zellanda'da, o da çocukluk hayalim olduğu için. Ufak bir not, Türkiye'ye en uzak ülke Yeni Zellanda'dır. Coğrafi olarak. Ve başkentlerinde, Atatürk Parkı vardır. Ata'nın bir büstü ile birlikte.
Hiç kötü bir şey söylemedi, ama fal çıksın istemem. Ben bir daha ayrılık kaldıramam. "Kimseye belli etmiyorsun, ama çok duygusalsın. Her şeye üzülüyorsun, ama üzülürken bile anlaşılmasın diye sürekli gülmeye çalışıyorsun."
Hem ben İstanbul'dan başka yerde de yaşayamam ki. Vasiyetimdir, 2071'den sonra, ben ölünce, ki İstanbul'da öleceğim, beni köyüme gömün lan. Planlarım böyle benim. Anıt mezar da yapmayın. (Egoya gel :))
Hiç düşmeyecekmişim ya, çıkışta ayıptır söylemesi boka bastım. Kaygan, sulu bir bok. Evet mide bulandırıcı olanlarından. Kaydım, ama düşmedim. Daha da düşmem herhalde.
Not: Lan ben çözülmesi bu kadar kolay bir adam mıyım lan? Kadın anneme düşkünlüğümden geceleri oturmayı sevdiğime kadar çoğu şeyimi bildi. Şimdi hatırlayamadığım baya olayı da bildi. Bak bu kadar kolaysam söyleyin, ben de biliyim kendimi.
Not 2: Kadın bir de dalga geçer gibi "her çağrıldığın yere gitme" dedi bana. Aklınız da tutun demiştim ya hani, ondan bahsediyorum. Unutmuş olan yukarıyı tekrar okusun, unutmayan salsın gitsin artık, daha tutmasın. (ve iğrenç espri ile bitiririm arkadaş."