Çocukluğumdan beri hiç pek sevmem ben pazar günlerini. Hele böyle kapalı, soğuk bir hava varsa dışarıda, daha da sevmem. Ha hava güneşli olsa gidip bir parkta bahçede kahvaltı mı edeceğim, yok. Olsun gene de güneşli havayı daha çok seviyorum.

Kahvaltıdan sonra gazete sefası başlar bazıları için. Kahvaltının kelime anlamını yaşatmak için gazeteye bir kahvenin eşlik etmesi gerekir aslında. Oh, pazar keyfi işte bu. Değil işte. Lan gazeteye bakıyorum, gene siyaset, gene siyaset var. Lan kaybol diyorum, pazar ekini alıyorum elime, bilmem kim bilmem kim ile ayrılmış. E bana ne lan bundan? Hayır, kim ne? Şu manken bu iş adamı ile çatur cutur sevişiyormuş. Bizde "hmm hem malı hem karıyı götürüyor." diye sabah sabah bunları okuyoruz.
Gazete okundu şimdi ne yapalım? Sinemaya falan mı gidelim? Önce bir bakmak lazım sevgili devletimiz bizim için hangi filmleri uygun buluyor da, izlememize izin veriyor. Malum, devletimiz televizyonda öpüşme sahnesi olunca kanalı değiştiren babalar gibi davranmaya başladı. Önce pornoları yasakladı, şimdi sinemaya gelen sevişmeli filmleri ülkeye sokmuyor. Madem bu kadar önemsiyorsun ahlakımızı, şu gazeteleri de bir yasakla. Her gün kim ne çalmış, kim kimi öldürmüş okumaktan dengemiz bozuluyor.
Sinemaya gidemedik, tiyatroya gidelim mi? Nah gidersin. Devlet tiyatrolarında son günde bilet bulmak, bahçede gömü bulmaktan daha zor olmuş. Meteoroloji bir ay önceden hangi pazarın kapalı geçeceğini bildirse de, ona göre bilet falan alsak. Gerçi ben almam, üşenirim. Hem bir ay yada daha sonraya alacağım tek bilet de uçak bileti olur.
Başka ne yapılır lan bu boş pazar günlerinde? Alışveriş merkezlerine gidip vitrin mi bakılır? Hiç sevmem. Ben alışveriş merkezi sevmem. Boşuna eylem yapmadık Gezi Parkında. Alışveriş merkezi kadar saçma bir şey görmedim hayatımda. İnsanlar her şeyi bir arada bulabilsinler diye yapıyorlardı bunları. Bir tane olsun, iki tane olsun. Lan bazı semtlerde 5 tane var. Bu ne abi?
İçerileri labirent gibi. Bazen yakın diye bir tanesine sinema için gidiyorum. Bakın ben bir gün içinde Tahran metrosunu çözmüş adamım.. İkinci günümde Tahran'da ne nerede hepsi kafamın içindeki yerini almıştı. Ancak gel gör ki, hala o alış veriş merkezinde sinemayı bulamıyorum lan. Hep kayboluyorum. Her taraf da bir birine benziyor. Hele şu mobilyacı dükkanı... Benim gibi mallar kaybolmasınlar diye yerlere sürekli oklar ile ne nerede gösterge koymuşlar, ona rağmen kayboluyorum.
Gün sonu daha beter. Pazar günleri hava kararınca, hele kışın erkenden kararınca, insan evde kafayı yiyor. Yapacak hiç bir şey bulamıyorum. Kitap falan okumak bile zor geliyor. Yemek yemek elzem olmuş. Televizyonu açıyorsun, ya hafta içinde yayınlanan bir dizinin tekrarı var, ya da aşırı saçma bir magazin programı.
Elimde kumandası olsa, ben bu pazarları hiç yaşamam. Direk geçerim pazartesiye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder