Daha önce de söyledim. Beylik lafları sevmiyorum. Lakin söylemeden de duramıyorum. İnsanlar ikiye ayrılır, hayatta kalmak için yemek yiyenler, yemek yemek için hayatta kalanlar. Ben ikinci grup insanlardanım. Bakmayın 61 kiloya kadar gerilediğime siz. Trabzonspor'a yapılan haksızlıklara gizli bir protesto benimkisi.
Önüme misket gibi, koyu kahve rengi bir şeyler koyuyor. Nedir bu? diye soruyorum. Keçi boku diyor. Napayın lan ben keçi bokunu? Abi diyor bizim buraların keçi boku bir değişiktir, yöresel yemeğimiz bu bizim. Haaa tamam o zaman, yoğurtta getir bari de yiyelim diyorum.

Yediğim her yöresel yemek kötü değildi. Bir börek yedim mesela, İstanbul'a dönünce kendim de yapmayı denedim. Yöresel börek yapmayı deniyorum ben. Ciddiyim. Beceremedik ama olsun, önemli olan denemekti.
Arjantin'deyim. Bir grup arkadaş ile beraber şehrin en leş mekanlarını arıyoruz. Yalnız değilim işte, benim gibi olanlar da var. Onların fikride asıl tadın leş mekanlarda olduğuydu. Ve haklıyız. Kocaman bir çizburger yedim, hayatımın en iyi çizburgerlerinden biriydi.
Aranızda televizyoncu tanıdığı olan varsa bir zahmet benim için konuşsun. Adım adım Anadolu tarzı programlarda çalışmak istiyorum. Köy köy dolanıp yöresel tatlara bakmak. Vallahi para istemem, boğaz tokluğuna çalışırım. Gerçi benim boğaz doymayacağı için gene tuzluya çıkarım ya, neyse.
Aslında Anadolu falan değil, daha çok Türkistan'ı gezmek istiyorum. Kim bilir ne güzel et yemekleri vardır onların. Sonuçta konar göçerlik var adamlarda. Etin yanında biraz da pilav, biraz ayran ya da kımız. Sahi lan Türk'üz diye etrafta dolanıyoruz, hiç birimiz kımız içmedik. Ata binmedik. Vallahi Türk'ten çok Roma'lı olduk çıktık.
Leyleği havada gördüm ben, bu bahar yolculuk Türkistan'a. Gezdiğimi gördüğümü anlatırım. Yemekleri de anlatmaya çalışırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder