Bu zulüm değildir de nede? Yahu neden basit bir gemi kontrol odasına köşk gibi über iddialı bir isim veriyoruz biz? Yazık değil mi o kaptanlara. İş mekanının adı köşk, evin varoşta gecekondudan bozma iki oda bir salon ev. İnsanın psikolojisi bozulur ya.
Ben olsam karımı falan beğenmem. Gider Avrupa'da ne kadar kontes, düşes varsa mektup yazar, evlilik teklif ederim. Sonuçta köşk sahibi adamım. Kontları düelloya davet ederim. Baronlar ile poker oynamaya kalkarım. Öyle götüm kalkar yani. Bu adamlar nasıl normal bir hayat sürdürmeyi başarıyorlar hiç anlamıyorum.
Hele o miçolar ne çekerdi elimden. Her sabah bir tanesine ayaklarımı tuzlu su ile yıkatırdım. Çayım biraz soğuk gelse, ki ben aslında paşa çayı severim, buna rağmen getirenin suratına atardım bardağı. Köşküm var lan, kime ne?
Kapıma nöbetçi dikerdim. Yardımcı kaptan falan varsa o bile içeriye destur ile girerdi. Öyle avamdan insanlar kapıma bile yaklaşamazdı. Tipini beğenmediğimi gemiye sokmazdım. Cırtlak sesleri ile höbö höbö muhabbet eden ergenleri boğazın serin sularına atardım.
Gece dışarı çıksam, boğazdaki tüm mekanlara gemim ile yaklaşır, kadınları köşküme davet ederdim. Köşkümü beğenmeyen, benimle kafa bulmaya çalışan kadınları kör bıçak ile altı parçaya bölerdim. Böyle bir sapığım ben. Hayalimden beni uyandırana acımam, kafasını keserim. Öyle bir adamım yani ben.
Yapmayın, şu kıçı kırık odalara köşk demeyin. Adamların hayalleri ile oynuyoruz. Her an bir psikopatın sırf bu yüzden kafayı sıyırıp benim fantezilerimi gerçekleştirme olasılığı var. Şaka değil bunlar. Öyle işte
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder