Şiir yazabilmek kadar okuyabilmek de önemlidir, derler. Derler, derler de, ben ne yazabiliyorum ne okuyabiliyorum lan.
Güzel güzel kelimeleri yan yana diziyorsun, şiir olmuyor. Farklı bir ruh istiyor şiir. Demem o ki, parçaların tamamı, bütünü vermiyor. Sanki bir iksir bu şiir yazma. Ve sadece şair ruhluların bildiği, gizli bir malzemesi var. O olmadan olmuyor.
Cümle vurguları normal, ses tonu düzgün insanlar bile bazen şiir okumak da bocalayabiliyor. He, kaldı ki bende iki özellik de yok. Ses tonum konuşmalarda bile kulak tırmalıyor, vurgular Sabri'nin uzaktan şutları kadar isabetli oluyor. Ama kendimi geçtim, bu iki özelliği taşıyan insanlarda bazen berbat şiir okuyorlar. Demem o ki, şiiri yazmak gibi, okumakta da bir gizli formül var.
Belki olay denemededir. İşin gizli bir formülü yoktur, çoğu şeyde olduğu gibi deneyim gereksinimi vardır. Bazıları da şanslıdır, doğuştan yeteneklidir.
Ya herhangi bir şeye doğuştan yeteneği olanlar ne kadar şanslı lan. Yada olmayanlar ne kadar şanssız. Bak Ronaldo götünü yırtıyor, genede Messi gibi olamıyor. Adamda doğuştan yetenek var. Sen ne kadar kendini geliştirirsen geliştir, o noktaya varamıyorsun.
Şiire dönersek, daha önce yazmayı denedim, olmadı. Bir tane buraya da koymuştum. En başarılı olan şiirim o. Az önce okumayı denedim. Gene hüsran. Gerçi şiiri okuduğum kişi pek şiir sever olmadığından ne kadar berbat olduğumu yüzüme vuramadı ama kendim kaydedip dinledim. Biri gelsin beni siksin dedim. Allah'ın bu nasıl bir yeteneksizliktir?
Sadece şiir mi? Yok. Spor alanında beceriksizliğim dillere destan. Futbol, basketbol, falan. Hiç yokum. Ancak en son "ben çok iyiyim" diyen bir kızı basketbolda yenebildim. O da mola ala ala. Çiğerler gitmiş tabii.
Resin falan deseniz, lisede karneme bir geldi derim. Gerçi resim okuyan bir arkadaşım çizme becerisinin de çalışarak kazanıldığını iddia ediyor. Konudan uzak olsam bile, sikti çekerim. Lan çöp adam çizemiyorum, onu da geçtim düz çizgi çizmede, hatta latin harfleri ile yazı yazmada sıkıntılarım var. Adam bana çalışırsan olur diyor. Olmaz. Yetenek yok.
Müzik mi? Flüt çalamıyorum. Kulak fena değil ama parmak hakimiyeti yok. Hadi şan dersi falan alıp zorlasam, belki vokal çıkar. Ama daha diyafram nefesini tam çözemedim. Gırtlaktan konuşup duruyorum. Tiyatro kulübüne giderken bir ara bunlar beni linç edecek bu ses kontrolüm yüzünden diye korkardım.
Dans? Şaka gibiyim. Yemin ederim dans ederek adam öldürebilirim. Hiç uzatmayayım.
He bak rol yapmada az biraz yetenek var. Çünkü bu kadar yeteneksizlik arasında o kadar mutsuz oldum ki, süper yalancı oldum. E yalana kendi inanan başkasını da inandırır. Rol yapmak da bence yalan temeline kurulu. Ancak orada da anlamadığımı yapamam. Sözleri anlamıyorsam, yada tam kavrayamıyorsam, olmuyor. Acayip saçma hareketlerde bulunuyorum. Tam bir rezalet çıkıyor ortaya.
Tek yeteneğim, emin olduğum, sevmek. Gayet temiz severim. Beklentim falan pek olmaz. Kafa yedirtecek kadar haksızlığa uğramıyorsam, sevgim pek sarsılmaz. Çok zor vazgeçerim, gitmem zor olur. Gerçekten yetenek meselesi bu. Öyle sonradan kazanamazsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder