Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir çocuk dalgın mı dalgın, neşeli mi neşeli geziyormuş. Adımları yavaş, kafası dalgınmış. Sanki yeryüzünde değil, yer çekiminin daha az olduğu ayın üzerindeymiş. Haliyle, etrafına da pek dikkat etmiyormuş. Bir parkın girişine gelmiş ve o da ne? Bir dağa çarpmış. Bir dağ gibi boyu olan, kocaman göbekli, kirli ve kıllı bir dağ. Sokaklarda yaşayan, parklarda uyuyan bir dağ.
Bu dağ her zaman sinirli miymiş, yoksa çocuk ona çarpınca mı sinirlenmiş? Sorunun cevabını ancak her şeyi bilen Tanrı bilirmiş. Kızgın ve dağ gibi olan adamın, elinde bir değneği varmış. Kendi cüssesine uygun boyutlarda bir değnek. Çocuğun anlayamadığı bir homurtu çıkarmış ve değneği ile çocuğun göğsünü dürtmüş. Saf saf dağ gibi adama bakan çocuğun canı çok yanmış. Göğsüne aldığı sert darbe ile gerileyip göt üstü yere düşmüş. Dağ, fareye aldırmamış, çocuğun girmeye çalıştığı parktan çıkıp, yürüyüp gitmiş. Canı acıyan, yere düşmüş olan çocuk, dağın arkasından baka kalmış.
Aslında bu adamı alsam, temizlesem, üzerine başına yeni giysiler giydirsem, Oskar Törenleri'nin kırmızı halısında bile sırıtmaz. Beyaz saçları uzun, sakalı kim bilir kaç günlük. Ceketi yıllardır değişmedi. Kirli pantolonu ve gömleği de hep ayını. Ne ara temizleniyor yada hiç temizleniyor mu, bilmiyorum.
Standart donanım, bir şişe şarap... Tıpkı yeni bir bilgisayar alınca size zorla satılan Windows gibi, bu adam şaraba zorlanmış gibi. Siz bir bilgisayar aldığınızda, ödediğiniz paranın içinde Windows'un parası da vardır. Başka bir işletim sistemi kullanıyor olsanız bile, o Windows size zorbaca satılacaktır. Şarap da bu adamın elinde öyle duruyor. Sanki buna zorlanmış gibi. Sanki elindeki o şarap olmasa, kendisi de olamayacakmış gibi.
Sokaklarda yaşayıp, şarapçı olamayan bir yaşlı adam görmedim daha. Hatta şarapçı tabiri bu adamlar için üretilmiş gibi. Bir yandan sonsuz bir özgürlük sahibi gibi görünen bu adamların bile, aslında esaret altında olduğunu görüyorum. Şarabın esareti.
Bir parkta oturuyorum. Bir kaç arkadaşım ile beraber bira içiyoruz. Yanımıza şarapçılardan biri ilişiyor. Bu adamlar gençlere hikayelerini anlatmaya bayılırlar. Çocukken babasından hortum ile dayak yiyenler psikopat katil değil, şarapçı oluyorlar, Holliwood'un aksine.
Anlattıkları hikayeler hep acı yüklü oluyor. Sadece neden bu duruma düştüklerini anlatıyorlar. Hiç anlamazdım. Be adam ne ettiysen kendine ettin. Neden gelmiş bize ağlıyorsun? Açıktan olamasa da, hep hor görürdüm bu adamları.
Benzerliğin farkına varan var mı? Buraya 70'e yakın yazı girdim. Sadece bir kaç kişinin tamamını okuduğunu biliyorum. Soruyu onlar üzerine alınıp devam etmeden bir süre düşünsünler.
Düşündünüz mü? Tamam. Benzerlik şu ki, bende burada yazdığım yazılarda, tamamında olmasa da, büyük kısmında çektiğim acıları anlatıyorum. İnsanın anlatmak gibi bir derdi var. Anlattıkça, içinde bulunduğu duruma alışıyor mu ne? Bir şarapçı da olsak, bir askerde olsak, bir öğrencide, bir... Anlatmaya, anlattıkça alışmaya ihtiyacımız var.
Sadece burada da değil. Şarapçılara daha benzer olduğum zamanlar, cuma geceleri içki içip insanlar ile tanışmaya başladığım anlar. Kimsenin canını sıkmadan onlara asılacağımı sandığım zamanlar da, ben bile anlamadan acı acı hikayeler anlatmaya başlıyorum. Aynı "oooo gençler muhabbetiniz ne güzel" diye yanımıza oturup, bir süre sonra kendi hayatını anlatmaya başlayan bir şarapçı gibi.
Olaya bu şekilde bakınca, pek de hor görmüyorum onları. Şarapçılar bizden pek farklı değil. Bizden daha üstün de değiller. Onlar da en az bizim kadar esaret altındalar. Şaraba, anlatmaya esirler.
Götümün üzerine öyle bir düşmüştüm ki, canım o kadar yanmıştı ki, arkasından bakarken sadece ölmesini istedim. Polis karakolu hemen yakındaydı. Ağlıya ağlıya gidip şikayet ettim o dağ gibi adamı. Polis bana su verdi, elimi yüzümü yıkadı. Adamın peşinden gitmediler bile. Uğraşmak bile istemediler. Olur öyle deyip geçtiler. Ama ben geçemedim. O zamanlar aklımda sürekli bir gün o adamı öldüreceğim vardı. Aptal saptal planlar kuruyordum. Herifi öldürmek en büyük fantezim haline geldi. Sonra, geçti gitti.
Ya da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder