Aslında tam olarak siyah değil. Sadece rengi diğerlerinden daha koyu bir güvercindi. Bildiğimiz güvercinlerin boynunda olan o mor ve yeşil renkler bu güvercinde yoktu. Diğerlerinden tek farkı rengi de değildi. Tüm güvercinler son derece sağlıklı görünüyorlardı. Bu gariban ise bir kaç saniye sonra bir yana devrilse hiç garipsemezdiniz.
İnsanların pek duraksamadıkları Mecidiyeköy'deyim. Herkes hızlı hızlı bir yerlere yetişme peşinde. Ben ise bekliyorum. Bayadan beri bir bankta oturup birilerini beklemiyordum. Beklerken güvercinleri izledim. Orada gördüğüm güvercinden bahsediyorum işte.
Ekmek kırıntıları ile beslenen güvercinlerin arasında dikkatimi çekti. Çelimsizliği, zayıf görünümü, hatta belki çekingen diyebileceğimiz karakteri. Güvercin insanları vardır. Güvercin falan bakarlar. Taklacı güvercinlerden bahsediyorum. İşte bu siyah güvercin, hiç bir güvercin adamının bakacağı cinsten bir güvercin değildi. Takla atmayı öğrenemeyeceği garanti zaten. Lakin bu salak görünüşlü güvercini besleseniz, sonra uçması için salsanız, dönmek istese bile dönemez size. O kadar beceriksiz bir görünümü var ki, kesin yuvasını bile bulamaz.
On dakikadan fazla izledim o güvercini. Sevdim lan onu. Diğerlerinden farklı olduğu için midir, ürkek hareketlerinden midi, yoksa kısa süre sonra öleceği belli olduğu için midir, bilmiyorum. Keşke dili olsaydı, gelseydi oturduğum bankın ucuna, muahbbet falan etseydik. Aslında muhabbete de gerek yok ya, sadece banka gelip yanımda dursaydı.
Sonra kargalar geldi. En büyük ekmekleri onlar yedi. Bizim salak güvercin zaten büyük lokma yiyemeyecek kadar beceriksizdi. Şimdi korkudan kırıntılara bile yaklaşamıyor. Kargalar saldırmasa dahi, onların tehlikeli olduğunu biliyor, açıkça korkuyor. Bir süre kargalardan uzakta beslenmeye çalıştı. Sonra uçtu gitti.
Lan hastalıklı dedim, tırsak dedim, birazdan yıkılır dedim. O bile uçup gidebiliyor lan ama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder