Ne kadar güzel kız... Ne güzel dans ediyor. Hemen yanaş ona.
Yanaşmak, tanışmak mesele değil artık. Özgürlüğün rahatlığı bu, hemen tanışırım. Uzaktan izleyip öğrenme zamanım çoktan geçti.
Konuş işte be olum. Ben de öyle yapıyorum zaten. nefes almadan, düşünmesine fırsat bile vermeden konuşuyorum. Ne anlattığımı ben bile fark etmeyene kadar, kahkahasında onu boğana kadar.
Sonra ne oluyor, ne bitiyor anlamıyorum. Her şeyden konuşabilirim, tarih, sinema, edebiyat, felsefe, saçma sapan yaşantılar ve ilişkiler... Ne olursa konuşabilirim. Konu asla bitmez. Çok sıkışsam, gezdiğim gördüğüm yerleri anlatırım. Bir yerde, neresi olduğunu hala çözemediğim o noktada, kendimden bahsediyorum. Derin üzüntümden, ondan bahsediyorum. Kahkahalar attırdığım o kadınlar, anlayışlı gözler ile bakıyorlar artık bana. Yanaklarımı okşuyorlar elleriyle, üzülme diyorlar dilleriyle. Nasıl soktum kendimi gene bu duruma? Acınacak hale?
Bu noktadan sonra, artık sevişmeyi unutabilirm. Artık sadece dertleşme var, sadece anlayış var. Sadece avuntu...
Bir gecede defalarca aynı şey yaşanır, hiç bir zaman sektirmem, kendi dilimle kendi işimi batırırım. Fark etmeden yaparım bunu. İstemeden, bilmeden.
Psikiyatr ile konuşuyorum. Günlerin nasıl geçtiğini soruyor, buraya yazdığım yazmadığım her şeyi mi anlatıyorum. Hayat hakkında edindiğim saçma bilgilerimi paylaşıyorum. Gayet iyi gördüm seni diyor. Kerpeten ile zor laf alıyorduk ağzından diyor. Sadece bir ay önce...
Sonra onu soruyor, ne hissediyorsun diye soruyor. Kilitleniyor gene çenem. Önündeki not defterine bir şeyler yazıyor. Bir süre sonra gene gel, diyor. İlacını aksatma diyor. Aksatmıyorum bende.
Sadece tek bir gün istiyorum. Kendi canımı yakmayacağım, kendime bu işkenceyi yapmayacağım tek bir gün. Bir sevmek bin defa ölmek demekmiş gerçekten. Sanki her gün ölüyorum. Tanrılardan ateşi çalmış Prometheus gibiyim. Sanki bir karga her gün karaciğerimi yiyor, her gün karaciğerim baştan büyüyor. Tek bir gün istiyorum artık.
Zaman akıp geçiyor, sanki yıllar geçti o günden sonra. Takvime bakıyorum, kırk yedi gün geçti diyor. Takvimler yalancı, sanki kırk yedi yıl geçmiş gibi hissediyorum. Dünya üzerinde ki her günüm, bir yıl kadar uzun sanki. Çözümsüz sorunumda yaşlanıyorum. aldığım nefesi sayıyorum. Sadece yazmak iyi geliyor. Birde tanımadığım kadınlar ile yaptığım konuşmalar. İstanbul'da bir çok kadın, eğer unutmuyorlar ise yaralarımı biliyorlar. Bir daha hiç görmeyeceğim o kadınlar, çoğu kadının kocasını tanıdığından iyi tanıyorlar beni.
Benim hala umudum var. Beklediğim o gün gelecek, ben fark etmeden gelecek ve bir daha canım yanmayacak. Sanmayın ki güçsüzüm, ben güçlü bir insanım ama duygularım benden daha güçlü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder