Dün uzun süreden sonra ilk günümdü. İlkgün adeti olarak kontrole soktular. Vücudumdaki kemik, kas, yağ oranına falan bakacaklar. Hepimizin yaşadığı bir şey değil mi?
Zaten daha önce bir kaç kere girdiğim için o teste, sonuçları aşağı yukarı biliyordum. Genelde tüm sonuçlarım, ortalamayı kıçından yakalar, kilom da 67-72 arasında değişir. Henüz boyumda bir değişiklik olmadı.

Benim eğitmenim is bırakın sıkı karnını sergilemeyi, ancak koca götünü sergiler. Fit olmayı geçtim, bildiğin şişman lan bu kadın. Ama o şişkoya bile kendini iyi hissetirecek değerleri verdim tabii eline. Normalde ortalamayı kıçından yakalayan değerlerim bile, dün kadının eline aldığı değerlerin yanında sağlıklı kalır. 61 kiloya kadar düşmüşüm. Boyum da kısalmadığı için değerlerin sağlıksızlığı artmış. Ah yükselen tek değerim, vücut yaşım olmuş. Normalde kendi yaşımın en az 3 yaş altında çıkan değer, kendi yaşıma eşitlenmiş. Tam o anda bu yaş olayının sadece yağ ile alakalı olduğunu söyleyen eski eğitmenimi aradı gözlerim. Yok tabii, benim iki kontrol arasında bir yıl olduğu için adam çoktan uzamış o ortamlardan.
Yok
"Spor yapmana mani her hangi bir hastalık?"
Yok
"Devamlı kullandığın bir ilaç?"
Var
"Ne o?"
"Efexor 75 mg, antidepresan"
"Spor yapmana engel mi?"
Ne biliyim amk? Eczacı mıyım lan ben?
"Olmaz ya herhalde bir şey"
Yıllık 2000 tl verdiğim salonun sağlık durumu gerçekten çok iç açıcı. Yılda gittiğim gün sayısını paraya bölerseniz, sadece bu konuşma için ödediğim para bile asgari ücretin yarısı kadar ediyor.
Olmaz ama bir şey yaaa, herhalde!
Antidepresan muhabbetine kulak misafiri olan teyzenin bana bakışları ise bir hap daha alma isteği uyandıran cinsten. Pardon hayatı boyunca koca parası ile yaşamış, 50'sinden sonra koca kıçını eritmeye karar veren teyzecim. Senin canını sıkmak istememiştim. Biz zamane gençleri böyleyiz işte. Her an antidepresan kullanmaya hazır, hayatımızı felakete dönüştürmeyi seven tipleriz. Her birimiz birer Drama Queen'iz.
Teyzeden beteri, sadece üst ön kol kaslarını geliştirip, kendilerini çok iyi görünümlü sanan, aslında fırıncılara benzeyen elemanların bakışları. Her ağırlık kaldırdığın da ığğğğaaaaaaahhh diye bağırırlar. Eğer etrafta kıçını sıkılaştırma çabasında kadınlar var ise, seslerini daha çok duyabilirsiniz. Burası yağmur ormanları değil, sıradan bir spor salonu. Ancak bu elemanlar sayesinde bağırmak, bir nevi ötmek bir çiftleşme çağrısı haline geliyor. Orman kanunları sadece bağırmak ile sınırlı değil. Eğer olur da bir dişi benim gibi bir çelimsize yaklaşıp yakınlık gösterirse, ki hatta yakınlık göstermesine gerek yok, konuşması yeter. Bu fırıncı kılıklı kaslılar kadının kıçından çok sizin çelimsizliğinizi incelemeye başlarlar. Havuzunu korumaya çalışan bir su aygırı kadar tetiktedirler. Eğer havuzun fazla yakınında dolaşırsanız, ki burada havuz kıçını sıkılaştırmaya çalışan bir kadındır, sizi tepelemek için tereddüt etmezler. İlla kavgadan bahsetmiyorum. Sizden iyilik isteyerek sizi avlarlar. Sadece köşedeki 30 kiloluk ağırlığı rica ederler sizden. Siz onu taşımakta zorlanırken, size ve havuzuna pis bir sırıtışla bakarlar. Bana tercih edilecek zavallı bu mu? derler. Ve o ağırlıktan iki tane takıp göğüs basarlar. Havuzun iki koşu bandı yanına bile yaklaşamazsınız bir daha.
Benim şişko eğitmen, "yemek ye" dedi. Protein tozu önerdi. "Süt iç" dedi. "Ve kafana takma" dedi.
Peki patron.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder