20 Şubat 2014 Perşembe

Nerede başlar? Nerede biter?

Evrenin devasalığı karşısında düştüğüm dehşetten daha önce bahsetmiştim. Aynı devasalık hissi bazen kafamın içinde oluyor desem, "iyice delirdi bu", der misiniz?

Bazen bir şeyler düşünüyorum, sonra ucunu kaçırıyorum. Kafamın içinde başa dönmeye çalıştığımda, karşıma devasa bir boşluk çıkıyor. Sanki bembeyaz bir sayfa... 

Tüm evrendeki maddeler, uzay boşluğuna oranla, parçacık kadar yer kaplıyor. Sanki zihnimdeki fikirlerde öyle işte. Koca bir boşlukta, bir şeyler aramaya çalışıyorum. Yol yok, tabela yok. When you look at to the TABELA durumu. Sonuç ile süreç çok farklı oluyor. 

Boşlukta fikri aramak bu kadar zorken, cevapları bulmak imkansız gibi. Cevabı buldum sanıyorum, bu sefer soruyu unuttuğumu fark ediyorum. Yani bir arpa boyu yol almak için tüm hayatım süresince debelenip duruyorum. Ne kadar yol alabildiğim de tartışılır.

"Bak  gene aynı yerdeyiz" dedim. "Onu geç, insanlar bile hala aynı" dedi. Sanki bizim dışımızda herkes ilerledi. Biz buraya saplandık kaldık. Aynı yerler, aynı içkiler, aynı insanlar. Önemli olanlar eksilmiş sadece. bir süre sonra onların da yeri dolar. Ama hiç bir şey değişmez, yol almış olmayız.

Düşünmeyince fark etmiyor işte insan bunları. Fark edince de düşünecek gücü bulamıyor. 

Şimdi çok saçma gelecek ama bir çıkarım yapmaya çalışacağım. Diyorum ya soru da cevap da kayıp diye. saçmalıyorsam mazur görün.

Aşil asla kaplumbağayı geçemez hikayesini biliyor musunuz? Yada bir mermi insana asla ulaşamaz. Mermi yolun yarısını 1 saniyede alır. Kalan yolun yarısını 0,5 saniyede, kalanın yarısını 0,25, kalanın... bu matematik sonsuza kadar uzar gider. 

Evrenin büyüklüğü sonsuz ya, küçüklüğü de sonsuz. Atomdan küçük elektron var. Ondan küçük ne var? Yok bu son diyebilir miyiz? Her elektronun bir evren modeli olmadığını bilebilir miyiz? 

İşte zaman da böyle. Her an sonsuzluk demektir. Ve bir sonraki an'a ulaşabilmek için, aslında sonsuzlukta bir yırtık açıyoruz. 

Kafası karışan var mı? Benimki hep karışık. 

Şimdi bana dönersek, bir arpa boyu yol almak için, önümde iki yol görüyorum. Ya gözlerimi kapatıp, sahte bir gerçeklikte, inandığım her şeye ihanet ederek, yürümeye başlayacağım. Yada sonsuzu yırtmak için beyhude uğraşacağım. 

İlk yol, bir kere daha ölmek gibi. Kendime, inandıklarıma ihanet. Potansiyelime ihanettir. 

İkinci yol ise, karanlık bir tünelde koşmak gibi. Sürekli bir yerlere çarpıp canım acıya acıya koşmak. Büyük ihtimal ile, tünelden çıkamadan ölüp gitmek. Peki ya başarabilirsem? En ufak bir umut parçası bile ne kadar değerli bu anlarda. Sonsuzu yırtan bu anlarda. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder