Kafasını ellerinin arasına almış vaziyette buluyorum. Arkadaşın sonuçta, hayırdır diye sormalısın. Cevabı bilsen bile... "Abi, hiç uyumadım gece yeaa" diyor. Gözlerime bakan gözleri, uykusunu almış birinin gözleri. Uykusuzluk ile ilgili ilk yalanı değil bu. Adamı görseniz, gayet kanlı canlı bir bir görüntüsü var. Yanakları al al, suratından sağlık fışkırıyor sanki. Hiçte uyku sorunu olan birine benzemiyor.
Nedenini anlamadığım bir şekilde, uyku sorunu bir statü meselesi oldu. Sanki uyku sorunu olanlar daha bohem, daha hisli, daha bilmem ne. Size bu konudan hayatının her evresinde çekmiş biri olarak söylüyorum, yok öyle bir şey. Uyku sorunu, bildiğiniz sorundur. Hayatınıza ek sorunlardan başka hiç bir şey katmaz.

Geceleri oturmak, sanırsam insanın seçtiği bir şey değil. Bazıları bir nedenden gece insanı olur. Onların arasında "garip" adamlar çıkar, bazıları da garip olmanı koşulunu gece adamı olmak sanır. Bence arkadaşımın, fosur fosur uyuyup, sabahında hiç uyumadım çekmesinin nedeni, gece uyumak ile garip olmak arasında kurduğu bağlantıydı. Ben size gene söyleyeyim, öğle bir bağlantı yok. Bakın bende gece insanıyım ama gördüğünüz gibi gayet sıradan bir insanım. (yersen) Şaka bir yana, yok öyle bir şey.

Bu kadar ile bitiyor mu? Bitmez tabii. Bir insanın okul hayatı boyunca tek devamsızlık nedeni uyku olur mu ya? Oluyor işte. Özellikle pazartesileri bir ara sürekli okulu kaçırırdım. Çünkü, pazar gecesi benim için South Park demekti. O da Nip-Tuck'tan sonra saat 00,00'da yayınlanırdı. Ful dikkat izle bunları, sonra hemen uyu. Olur mu anam? Olmuyor, gece 03'e kadar falan uyku tutmazdı. Biraz oku, biraz hayal et, ancak uyurdum. Sonra sabah hemen zinde uyanmak ha? Unuttum ben o hissi en son ne zaman yaşadığımı.
Evde gece insanı sadece bende değilim. Benim babamda ben kendimi bildim bileli geç yatan biridir, ama sabahta en geç 10,00 gibi kalkar. Abim ise ben kime çektiysem ona çekmiş. Akşama kadar uyur. Onun şanslı olduğu yer, karısını da kendisi gibi gececi olması. Eğer ertesi gün iş yoksa, sabaha kadar oturup, tüm gün uyuyorlar. Gayet uyumlu buluyorum.
Birde farklı bir model var, az uyuyanlar. Bazı insanlar sadece beş saat uyuyor. Canlı şahidi olmasam inanmazdım. İyi geceler diye mesaj çekiyorum, uyandığından hala oturuyor oluyorum. Gerçekten ilginç şeyler. Mesela benim kuzenlerden biri de böyledir, gece 3'te yatar, sonra 6'da kalkıp işe gider, o işten döndüğünde kardeşiyle ben daha yeni uyanmış oluruz. Tahmin edeceğiniz gibi kardeşi de gececilerden. O değil de, yazarken fark ettim, benim bütün yakın arkadaşlarım yakınlarım falan gececi. İki tanesiyle oyun başında sabahlardık, ikisinin sevgilisi de ayrı ayrı, "seninle benden daha çok konuşuyor" diye şikayet etmişti.
Uyku sorununun en kötü yanı ise, gece uykusundan mahrum kalmak ve günü kaçırmak. Özellikle kışın yaşandığında, güneş görmeden geçen günler demek. İnsanın içi bayılıyor belli bir süre güneşi göremeyince. Hele benim gibi kapalı havada bile içi sıkılan biri iseniz, direk depresyona giriyorsunuz. Ve gün ışığında, aydınlık ortamda uyuduğunuz için uykunuzu da asla tam alamıyorsunuz. Bu da depresyonu tetikleyen şeylerdendir. Yani gece insanlarının o bohem havası sadece depresiflikten gelir. Depresif bir karakter ise özenilecek en son şeydir. O şairler falan geceleri oyun başında sabahlamıyor, okuyup düşünüyor, yeri gelince üretiyorlar. Biz boşuna depresyon moduna girdiğimizle kalıyoruz.
He bir de hep bir "düzene sokma" geyiği var. Sabaha kadar oturulmuştur, hatta saat öğlene yaklaşır, bari uyumayayım da, düzene girsin uyku denir. Girer de, ama sadece bir hafta, o da şanslıysan. Sonra gene aynı teraneye dönülür. İnsanın içinde olacak biraz, ne kadar uğraşsan da hayatın düzenli olmadan, çok zor. Hatta düzenli olsa bile zor. Çalıştığım kısa sürelerde kaç kere dörtte yatıp yedide kalktığımı ben bilirim.
Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar, zaten gereğinden de uzun oldu sanki. En azından normalde yazdıklarımdan uzun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder