16 Nisan 2014 Çarşamba

Ben aslında yokum

Vallahi yokum ben.

Beni görebilen, dokunabilen, hissedebilen var mı? Bedensellikten bahseden kim? Beni anlayan var mı? Beni her hücresinde hissedebilen kim var? Nörolojiden bahseden yok burada. 

Beni gören var mı? 

Elimdeki kırık kemiğin yerini kaç kişi biliyor? Saçlarımın altıdaki sivilceleri? Ortada birleşen kaşlarımdan şikayet eden mi var? Kambur oturmama kızan? Koltuk altına sümük sürdüğümde, "pisliksin ya" diyenler nerede? 

Ben dahil, beni bilen var mı? 

Sağdan soldan bastırıyorum ayağıma, canım ne kadar acıyacak diye test ediyorum. Kafamın içindeki sivilceler yolup kanatıyorum. Sol ayağıma bilerek kramp sokuyorum. Derimin kızarmış bölümlerine kolonya döküyorum. Sigara içiyorum. Kakamı tutuyorum. Diğerlerinin bir amacı var da, bu sonuncuyu neden yaptığımı bende bilmiyorum.

Sesimi duyan var mı?

Ben hiç bir şey anlamıyorum. Sadece büyük bir gürültü ve uğultu duyuyorum. Kırılan camlar, düşen tahtalar, birbirine çarpan dallar... Titreşimler olarak kulağıma geliyorlar. Benden başka herkes, başka bir titreşimi duyuyorlar. Daha doğrusu, hissediyorlar. Benden uzakta bir yerlerde, binalar yıkılıyor. Benden uzakta bir yerde, insanlar hayatlarının en büyük felaketini yaşıyorlar. Yıkılmış bir binanın altında sıkışıyorlar. Titreşimin, depremin yıktığı bir binanın altında. Hayatlarını bir titreşim yok ediyor, sonra sıkıştıkları yerde, başka bir titreşim duymayı bekliyorlar. Birinin sesini... Belki annesinin, belki çocğunun, eşinin, babasının... ya da hiç tanımadığı, kurtarma ekibinden birinin sesini. 

Kokumu alan var mı? 

Bir insanın ter kokusunu bile sevdikten sonra ona sırtınızı dönemezsiniz. Ter dediğiniz, sidiğin bir değişiğidir. Belkide aynı şeydir, tam bilmiyorum. Ne olursa olsun, insanın annesi bile sevmez ter kokusunu. Bir insanın ter kokusunu dahi sevdiysen, bırakıp gidemezsin. Gidersen, arkanda bir şey bırakmadığını bilmelisin. 

Tenime dokunan var mı?

Dört tel sakalım, beş jiletli tıraş bıçağım var benim. Derimi kazır gibi tıraş oluyorum. Cildim tahriş olurmuş, suratımı kesermişim umurumda bile değil. Sevmiyorum suratımda çıkan dört tel sakalı. Ya tam olsun istiyorum, ya hiç olmasın. Böyle yarım olan her şey canımı acıtıyor sanki. Tüm yarım kalmışlıkları hatırlatıyor bana. 

Tadı alan var mı? 

Katı şeylerde tat olur, sıvı şeylerde tat olur da, gazın tadı olduğunu bilmezdik. Geceleri kanımızı emecek olan sivri sineklerden kurtulmak için bile bu kadar gaz sıkmadık biz. Osurana güldük, kokusundan kaçtık da, hiç osuruk tadı almamıştık. Gaz odalarını çok duyduk da, hiç hayal edecek gücü bulamamıştık. Acı yemeyene adam demezlerdi, biz acıyı gaz olarak yiyebildik. Bibere acı diyen, gaz olarak tatsın bir de. 

Ben aslında yokum, olan yerlerim ağrıyor, üşeniyorum olmaya. Canım sıkılıyor, sayıklıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder