12 Nisan 2014 Cumartesi

Sapık

Toplumun çoğunluğunun yapmadığı, şeyi yapana, yaptığını yapmayana, sapık denir. Sapıklığın öyle evrensel doğrular ile alakası falan yok. Sapılan şey, herhangi bir doğru değil, toplumun yazılı, yazısız kurallarıdır. Bence yani...

Şimdi, kimsenin kitap okumadığı bir yerde, sabahlara kadar kitap okursanız, size sapık da derler, cadı da derler, büyücü de derler. Olaya bu açıdan baktığınızda, geri kalmış(neye göre geri kalınıyorsa) bir semtte, mini etekli bir hatuna laf atan değil, atmayan sapık olur. Yaaa, hiç böyle düşünmemiştiniz değil mi? O elemanların pek çoğu, sapık damgası yememek için size laf atıyorlar.Kendi kafanızdaki doğrulara göre hemen adama sapık demeyin. Sizin doğrunuz, ne o adamın, ne de o adamın tanıdıklarının doğruları çünkü. 

Şimdi, ne anlatıyor bu hergele diyebilirsiniz. Kızman ben böyle şeylere, diyin yani. Hergele deyin, serseri deyin, en çok da sapık deyin. Ama yaptığımın sapıklık olmadığını bilin. Biz millet olarak az bilgi sahibi olup, üzerine çok düşünüp, bir de kendi çapımızda açıklamalar yapmaya meyilliyiz. Ben de toplumun geneline uyuyorum şu anda, böylelikle sapık olmuyorum. 

Hafta içi doğru düzgün bir saatte hal hatır sor soracaksan diyor. Neden? Kim eski sevgilisine doğru düzgün saatte mesaj atar ki? Hele benim gibi kalbi kırılmış, kırılmaya devam eden hangi tip, bunu mantık çerçevesinde diyalog ile çözmeye çalışır ki? Yok efendim, böyle durumlarda, gece içip içip mesaj çeker ararsın. O da her gece değil, sadece yapılacak daha iyi bir şey kalmadığı, yalnız olduğunuz zamanlarda. Çünkü yalnız kalınca, aklınız sadece kalp kırıklıklarınız doğrultusunda çalışır. Güzel anılar gelmez aklınıza, sadece söylenen yalanlar, saklanan gerçekler gelir. Kıskıvrak yakalarlar sizi, bir bar köşesinde yalnız başınıza içerken. Kaçış yok onlardan, her zaman pusuda bekliyorlar. Sadece bir arkadaşın arkasına saklanabilirsiniz. Kaçamazsınız, ama saklanırsınız. Film repliklerinin çoğunun tersi geçerlidir zaten.
Bu yüzden, değişimi kabullenmek herkes için en iyisidir. Ne kadar mücadele ederseniz edin, gerçeklerden kaçamıyorsunuz. Dün amaç olan, bugün sadece anı oluyor. Dün akla gelmeyenler, bugün gerçekler oluyor. Bununla mücadele edilmez. Ben çok denedim, karşı koymaya, savaşmaya çalıştım. Her gece gözümü kapattığımda, nefreti engellemeye çalıştım. Kaybedeceğimi bile bile savaştım. Hala da savaşıyorum. Kaybetmek önemli değil, önemli olan savaşmak. Sonuç değil, süreç önemli. Tersini çok isterdim, önemli olanın sonuç olmasını, sonucun zafer olmasını isterdim. Sapık olmamayı, herkes gibi kabullenmeyi, akımın tersine yüzmeye çalışmamayı, falanı filanı isterdim. Ama o zaman, bana neden  böyle oldu diye sorulduğunda, ben denedim diyemezdim. Şimdi demeye yüzüm var. Böyle oldu, ama ben denemiştim. Başaramadım, bu benim utancım değil.

Değişti be yerler. Artık gecenin bir yarısı, düzgün düşünemezken irtibat kurulur sadece. Sadece, yalnızken, öfkeliyken, çaresizken... Çünkü, elde başka hiç bir şey kalmadı, her şey eridi gitti. Yüzler gölge oldu, sesler yankı. Çünkü, hiç bir şey direnmedi benden başka, yeni daha iyidir dendi, ben buyum dendi, sen busun dendi. Bitti, gitti. Acı, ama gerçekler bunlar. Belki de hiç yoktu zaten. Güvenlik kadar ilizyondu her şey.

Yeterince toplum dışı hareketim var, bu konuda daha fazla mücadele etmeyeceğim. Başarısızlıktan bıktığım için, elime bir şey geçmediği için, ya da her hangi bir nedenden değil. Yorulduğum, usandığım, için falan da değil. Sadece, artık istemediğim için. Her şey değişiyor, ben neden aynı kalacakmışım? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder