Oldum olası evde çiçek bakımına kılım ben. Çocukluk travması gibi bir şey, babaannemin botanik bahçesine benzeyen ön balkonundan kalma. E hayırlı torun olarak babaanne yokken çiçekleri ben sulardım. Ceza gibi, saatler süren bir işlemden bahsediyorum. Hem pek bir faydalarını da görmedim. Kedi değil ki bunlar, kucağına alıp sevesin. Neyse efem...
Bir kaç hafta önce evde çiçek demeye dilimin varmadığı odunumsu ile garip dakikalar yaşadım. Kış güneşinin tadını çıkaran kedimi izlerken, güneşin eğik ışıkları bana odunsu, ağacımsı, çiçek demeye dilimin varmadığı bu bitkinin yapraklarının ne kadar tozlanmış olduğunu gösterdi. (lan kısa cümle adamıyım ben, şu sevdiğim bitkisinden bahsederken kurduğum cümleye bak. ali ata bak seviyesindeki cümle yapımı bile bozdu) Neyse... Tozlu ve bakımsız hali içime dokundu lan. Kendime falan mı benzettim ne. Hiç adetim değildir, gittim bir bez aldım, başladım o uzun yapraklarını silmeye. Sil anam sil...
Eve annem gelince transtan uyanmış gibi oldum. Ben bu bitki ile uğraşmaya başladığımda öğle güneşi falan vardı. Hava kararmış, ben ışıkları açmışım, üzerinden tahmini bir saat daha geçmiş. Tüm bu zaman aralığı bende yok şu an. Annem gelince cidden transtan ayıldım ben.
Şimdi dikkatimi çekti, bu bitki gene tozlanmış. Kendimi zor tutuyordum elime bez alıp girişmemek için. Karar verdim, tutmayacağım kendimi. Haydi ben bitkiye girişir. Artık sabaha biter herhalde işim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder