Annemin bir huyu vardır, aklına bir şeyi taktığı zaman, illa olsun ister. Bu istek başka birini nasıl etkiler pek aldırmaz. Sonunu da düşünmez, tam bir Polet Alemdar gibi davranır.
Yedi sene falan oluyor, evimizin neşesi, şirinlik abidesi ve tüy yumağı olan kedim ergenliğe gireli. Ev kedisi bakanlar o ilk azmayı bilirler. Karnı yere yakın tutmalar, popoyu havaya dikmeler, ağlar gibi miyavlamalar ve garip garip yerde yuvarlanmalar. Evde masumiyet biblosu gibi duran kedi "seviştirin lan beni, azdım ben" diye çığlıklar atar.
Bir gece kuzenle aldık bunu, koyduk kafese dışarı çıkardık. Nasıl bir koku yayıyorsa, 15 saniyede etrafımız erkek kedilerce sarıldı. Üç tanesini yakalayıp eve aldık, benim kedi ile birlikte odaya kapattık. Beş dakika sonra içeri girdiğimizde sağlam beslenmiş kedim diğer üç kediye de dayak çekmişti.
İşte bu benim ergenliğe giren kedime yardım için bulduğum yöntemdi. Annem ise daha da saçmaladı, babamla birlikte Aydın'a veterinerlik okuyan abimin yanına gitti. Hayvanı orada kısırlaştırdılar. Annemler geri döndü, kedi orada kaldı. Her gün git kediyi al diye kafamın etini yedi.
İşte Mızrap ile kediye almaya gittiğim bu yolculukta tanıştık. Hem karikatürlerde, hem yol hikayelerinde rahatsız edici geveze yol arkadaşı geyiği vardır. İşte biz ikimiz de konuşmayı seven insanlar olunca, öyle bir geyik olmadı. 13 saatlik yolun 10 saatinde falan durmadan muhabbet ettik. Adam nişanlısından ayrılmış, işinden ayrılmış kuş adasına tek başına kamp yapmaya gidiyordu. Ben öğrenciydim.
Bir yıl kadar sonra, kuzenim ve kız arkadaşımla Foça'ya müzik festivaline gidiyoruz. Yoldan önce bir şeyler içmek için taksimde buluştuk. Tuvalete giderken, adamın biri bana şişt pişt çekti, baktım mızrap abi. Yeni iş bulmuş, sevgili yapmış falan. Bir süre muhabbet ettik.
Bir yıl sonra, Arjantine gidecektim, yola çıkmadan iki gece önce gene karşılaştık. Bir yıl sonra, arkadaşlarımla Bodrumdan dönüyordum, hava alanındaki metroda bir karşıklık oldu, ben diğerlerinden ayrı bir vagona bindim, şak diye karşıma Mızrap oturdu gene. Adam gene işi değiştirmiş, ev almış, araba almış, nişanlanıp nişan atmış. Ben, hala aynı okul, hala aynı kız arkadaş, aynı mahalle, aynı hayat. Ve hala aynı aylaklık ve rahatlık.
Lan dedi, hyat sana güzel, bir kaç yıl daha çalışacağım, biraz para biriktireceğim, bir karavan alıp, evi kiraya verip basıp gideceğim dedi. Her beyaz yakalının hayali tabii bu dedim. Yok lan dedi, ben çalışayım edeyim, sen aylak aylak gez. Anladım hayat aylak olana güzel, az biraz finansal sağlayayım, basıp gidiyorum dedi.
İşin garibi adamı son bşir kaç yıldır hiç görmedim. Galiba benim aylaklık adamın hayatına dokundu, bastı gitti adam.
Not: Şimdi koca şehirde nerede karşılaşacaksın demeyin, son karşılaşmamızdan sora ben bir kere Fransa'ya bir kere de İran'a gittim. Eğer yola gittiysem, ya gidişten önce ya da dönüşten kısa süre sonra bu adamla karşılaşmalıydım. Kaderimde vardı.
Bir gece kuzenle aldık bunu, koyduk kafese dışarı çıkardık. Nasıl bir koku yayıyorsa, 15 saniyede etrafımız erkek kedilerce sarıldı. Üç tanesini yakalayıp eve aldık, benim kedi ile birlikte odaya kapattık. Beş dakika sonra içeri girdiğimizde sağlam beslenmiş kedim diğer üç kediye de dayak çekmişti.
İşte bu benim ergenliğe giren kedime yardım için bulduğum yöntemdi. Annem ise daha da saçmaladı, babamla birlikte Aydın'a veterinerlik okuyan abimin yanına gitti. Hayvanı orada kısırlaştırdılar. Annemler geri döndü, kedi orada kaldı. Her gün git kediyi al diye kafamın etini yedi.
Mızrap bu oluyor, pena gibi ama tam pena değil. |
Bir yıl kadar sonra, kuzenim ve kız arkadaşımla Foça'ya müzik festivaline gidiyoruz. Yoldan önce bir şeyler içmek için taksimde buluştuk. Tuvalete giderken, adamın biri bana şişt pişt çekti, baktım mızrap abi. Yeni iş bulmuş, sevgili yapmış falan. Bir süre muhabbet ettik.
Bir yıl sonra, Arjantine gidecektim, yola çıkmadan iki gece önce gene karşılaştık. Bir yıl sonra, arkadaşlarımla Bodrumdan dönüyordum, hava alanındaki metroda bir karşıklık oldu, ben diğerlerinden ayrı bir vagona bindim, şak diye karşıma Mızrap oturdu gene. Adam gene işi değiştirmiş, ev almış, araba almış, nişanlanıp nişan atmış. Ben, hala aynı okul, hala aynı kız arkadaş, aynı mahalle, aynı hayat. Ve hala aynı aylaklık ve rahatlık.
Lan dedi, hyat sana güzel, bir kaç yıl daha çalışacağım, biraz para biriktireceğim, bir karavan alıp, evi kiraya verip basıp gideceğim dedi. Her beyaz yakalının hayali tabii bu dedim. Yok lan dedi, ben çalışayım edeyim, sen aylak aylak gez. Anladım hayat aylak olana güzel, az biraz finansal sağlayayım, basıp gidiyorum dedi.
İşin garibi adamı son bşir kaç yıldır hiç görmedim. Galiba benim aylaklık adamın hayatına dokundu, bastı gitti adam.
Not: Şimdi koca şehirde nerede karşılaşacaksın demeyin, son karşılaşmamızdan sora ben bir kere Fransa'ya bir kere de İran'a gittim. Eğer yola gittiysem, ya gidişten önce ya da dönüşten kısa süre sonra bu adamla karşılaşmalıydım. Kaderimde vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder