23 Ağustos 2014 Cumartesi

Küçük Adanın Küçük Adamı

Hikaye değil la, ufak bir tarihi kahramandan bahsediyorum başlıkta. Aslında insanların fiziki özellikleri ile alenen dalga geçmemek gerek ama bu adam çok kompleks yapmış kendine boyunu, o yüzden ufak-küçük adam diyorum. Bahsettiğim ada Korsika adası, adam da Napolyon. Evet evet, Kıta Avrupası'nın neredeyse tamamını fethetmiş adama küçük adam diyorum. Sadece boyu değil, kendisi de küçük bir adamdır. Tek kayda değer yanı iyi bir topçu birliği komutanı olmasıdır. Başka da bir numarası yok. 

Tipe bak!
Tarih içinde geçen pek çok insanı bize "büyük adam" diye gösterirler. Oysa bu adamların pek çoğu oluşan koşulların parlattığı bir kaç özeliği sayesinde öne çıkan insanlardır. Gerçekten büyük olanlar ise koşulları kendileri belirleyenlerdir. Genelliklede bilim adamı ya da sanatçı olurlar. Tarihte çok sayılıdır "büyük adam" olan generaller, devlet başkanları. Ve bu insanların hayatları sürgünde, linç edilerek ya da kendisini öldürerek bitmez. 

26 yaşında falan general olmuştu Napolyon. Herkes bunu söyler de, nasıl olduğunu hiç söylemez. Lan olum, Fransa iç savaş yaşıyor, yeni rejim kurmuşlar destekleyeni var, desteklemeyeni var. Ortalık kan gölü olmuş, giyotin denilen bayan önce bir köylü ardından bir kont ardından bir fahişe ardından bir general kafasını uçuruyor. Napolyon baba da iki gün önce han işleten politikacının götünü yalıyor. İsyan edenleri topa tutuyor. (topa tutuyor derken savaş topu, hani İstanbul'un fethi masalarında anlatılan) Kan gövdeyi götürüyor tabii. (Bu Fransız Devrimi hayranı romantiklere de kılım ha! O zamanda Paris'te yaşasa kaçacak delik arayacak hıyarlar hayran hayran DEVVVRRİİİİİMM falan diye nutuk atıyor.)

Neyse General olduktan sonra assıl ünü kazandığı olay vuku buldu. Adını falan araştırmaya üşendiğim bir limanda (Manş Denizi kıyısında olmalı) İngiliz donanmasını karadan topçu atışı ile avladı. Bildiğiniz avladı. Liman şehrini değil, limanın kendisini kuşatıp yaptı bunu. Vay amk! Dehaya bak. Hemen gaza gelmeyin, çok zekice hareket. Daha önce kimsenin aklına gelmemesi garip tabii. Ama başta da dedim, adam topçuluk olayında cidden iyi. Gerçi asıl başarı o uzun menzilli topları geliştirenler de ya, neyse. 

Sonra işte devrimin itici gücü tacirler ile uzlaşma olayı var. Terör rejimi dediğimiz olay adamları canından bezdirmiş. Kitlelerin beyni yok ki! Sürekli heyecan halinde onu bunu kesiyorlar. Cumhuriyet fikri açık bir başarısızlık içinde. Ne yaptılar tüccarlar? Napolyon'u daha daha parlatıp imparator yaptılar. Herkese sevdirdiler. Napolyon ne yaptı. İngiliz tüccarların elinden ticaret payı kapmak istedi bu adamlar için. Mehmet Ali Erbil'den gelsin "İmparatooooorrr olmayı canım, kolay mı sandın?" 

İngiliz ne yaptı? Klasik siyasetini yaptı. Adamların tek emeli Kıta Avrupasın'da tek bir gücün hakim olmaması. Rus'un sıcak "denize inme politikası" öğretilir de bize, bundan pek bahsedilmez. İngiliz verdi Hapsburg'lara gazı, yardımı. Avusturya ile Fransa savaşa tutuştu. Ardından İtalya devletleri, Ardından Rusya falan. 

Alpleri aştı pezemenk. Sanırsın Hanibal. İşte bunlar hep kompleks anacım. Aştı da ne oldu, alabildi mi İtalya'yı? Yok. Hanibal ihanete uğramasa başarırdı sanki de bunda hiç umut yoktu. Rezil oldu ülkesine döndü. Hezimeti başarı gibi sundu millete, millette yedi. (tanıdık geldi mi? daha çok tanıdık gelir.)

Kışın ortasında Moskova'ya saldırdı. "General Kış" babanın en büyük zaferlerinden biri oldu. Öyle yüz binlerce asker değil, iki milyondan fazla asker kaybetti. Moskova'yı almasına aldı da, şehir boştu zaten. Ruslar şehri boşaltıp gitti, bu garibanlar orada dondu. Diyorum ya "general kış"  diye. Aynı boku iki yüz yıl sonra başka bir gerzekte yiyecek. (Bir başkası da Sarıkamış'ta benzer bir şey yapacak, İstanbul'a dönünce ordumuz Kafkasya'da kahramanca ilerliyor falan diyecek. O hıyar cidden baya benziyor bu hıyara)

Afrika seferi ise tam evlere şenlik. Mısır'a saldırdı, aldı. Suriye üzerine yürüdü. Zırto tarihte biliyor, Mısır'a hakim olan Suriye'ye olmak zorundadır. Mısır'ın kapısı Suriye'de açılır. Yürüdü de ne oldu, Fransızlarca modernize edilmiş Nizam-ı Cedit tarafından Filistin'de Akka Kalesinde durduruldu. Nil Nehri'nde donanmasını İngilizler sulara gömdü. Bu adam da bildiğiniz küstü, Mısır'ı falan bırakıp gitti. 

Sonra zaten bunu imparatorluktan falan kovaladılar, sonra tekrar geldi. Bunlar hep politik ayak oyunları. İkinci gelişinde adı güzel Waterloo'da Prusya ve İngiliz birleşik güçlerince ayva yedirildi. Sonra sürgün sonra ölüm. 

Şimdi bu kadar kaybetmek için önce imparator olmak gerekir der dediğinizi duyar gibiyim. Deyin ya bence. Ama bu adamın imparator olması kendi başarısı değil, oluşan şartların getirdiği bir şey. Napolyon olmasa, Al Capone olurdu belki. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder