Bin bir kafadan bin bir ses çıkıyor. Sabah kalkıyoruz maske takın diyorlar, akşam eve geliyoruz maske takanlar ayvayı yedi diyen bir profesör karşılıyor bizi. O kritik hafta platonik aşk gibi, hep ona gidiyoruz ama hiç varamıyoruz. Sokağa çıkmak yasak ama tam olarak yasak da değil yani. Havalar ısınınca virüsün tutunma gücü kırılır ama Brezilya hep yaz olmasına rağmen hastalık yüzünden darbe oldu, olayazdı, bir şeyler...
Bu kadar her kafadan seslerin tek bir ortak noktası var.
Bu kadar her kafadan seslerin tek bir ortak noktası var.
Önce "Yeni Dünya Düzeni" deşifre edenler başladılar. Onları geç zaten. Afrika savanlarından aslan antilop avlasa bunu bile yeni dünya düzeni diye konuşurlar. Bu dangalakların bir aşama sonrası olan tartışma programı müdavimleri de başladı, hiçbir şey aynı olmayacak demeye. Geçen ay Suriye'de bir yerlere operasyon yapıldığı zaman da aynı şeyi söylediklerine yemin edebilirim. Başım ağrımaz. Onları da geçelim. Köşe yazarları falan başladılar, Dünya aynı kalmayacak demeye. Kaptıkları köşeye göre yorumlarını yazdılar, yazıyorlar ama baya baktım, hiç verilerle konuşan ya da net şöyle olacak diyen yok. Varsa yoksa aynı olmayacak. En sonunda tepeden de onaylandı bu, reyis dedi ki: Dünya bu salgından sonra aynı olmayacak. E tabii, ülkede herkes bu görüşe ulaşabilmişken ülkenin reyisi bunu göremiyor olamazdı. Ardından yaverleri, hep beraber, "aynı olamayacak Dünya" konuşmaları... En son AKP sözcüsü dile getirdi, "II. Dünya Savaşı'nda sonra kurulan düzen artık çökmek üzere" gibi bir martaval. O düzen 1989'da Sovyetlerle birlikte büyük ölçüde yıkılmıştı ama sayın sözcü kaçırmış galiba.
Arkadaşlar Dünya'nın düzeni de düzüleni de değişmeyecek. Zaten değişecek diyenler de neyin değişeceğini tam olarak asla dillendirmiyorlar. Eveleme geveleme...
Sanal paraya geçecekmişiz. Yahu para zaten sanal bir şey. Uzun zamandan beri de karşılıksız aslında. Devletler kendileri de basmıyorlar parayı. Özerk kuruluşlar olan merkez bankaları bakıyor bu işe. Para sanal ortama kaysa ne fark edecek? Ne değişecek. Olsa olsa değerleri yönetenler değişecek, bizim için fark etmez. Biz derken, sıradan halkı kast ediyorum. Alım gücümüz ne kadar değişecek mesela, var mı bu konuda konuşan? Yok aynı olmayacak deyip geçiyorlar.
Sağlık, sektör olmaktan çıkacak mı mesela? Bugün itibarile Dünya'da iki yüz bin kişi salgından dolayı hayatını kaybetti. Bunların dörtte biri ABD vatandaşı. ABD başkanından ya da başkan adayından sağlık sistemimizi sıfırdan kuracağız, özel sektörü buradan çıkarıp önleyici sağlık hizmetlerini arttıracağız, ilaç üretimini tekele alacağız dediğini falan duydunuz mu? Geçtim siyasetçiyi, bunları yapalım diye bağıran bir basın kuruluşu gördünüz mü? Büyük değişim olacak, hı hı... Türkiye'de sağlık bakanının özel hastaneler zinciri var. O mu yapacak kamu sağlığında devrimi?
Önleyici sağlık demişken, mesela kolanın üzerine sağlığa zararlıdır, bağışıklık sistemi dahil tüm vücut sistemlerinin anasını ağlatır gibi uyarıcı bir ibare yazacaklar mı? GDO ile açlığı durduruyoruz masalını bitirecekler mi? Eziyetin ayyuka çıktığı tavukçuluk sektöründe doğal üretime mi geçilecek? En tehlikelisi olan, gıda sektöründe tekelleşme süreci mi durdurulacak? Mesela Türkiye Cumhuriyeti Devleti yabancı şirketlerin elindeki tarım arazilerini geri alacak mı? En azından yeni arazi satışını yasaklayacak mı? Tarım üreticisinin habersiz papatya ekemeyeceği kooperatifler mi kurulacak? Tarımda kişisel kazanç değil toplum kazancı mı ön plana çıkacak? Hayır bunlar olmayacaksa ne değişecek? Var olan sistem ivme kazanarak büyüyecek. Birazdan nasıl olacağını da yazacağım. Bekle bir dakika, sorularım var.
Küçük esnaf dünyanın her yerinde güç mü kazanacak? Büyük holdinglere kafa tutar vaziyete mi gelecek? Esnaf odaları kredi dağıtmaktan başka fonksiyonlar mı kazanacak? Ne bileyim mesela esnafa üç aylık kirası, çalışan maaşları ve faturaları kadar parayı esnaf odasında tutması zorunluluğu mu getirilecek? Esnaf odası bu parayı normal zamanda faizsiz kredi olarak işletirken, acil durumlarda esnafa destek mi çıkacak? Böylelikle bankalara bağımlılık mı azaltılacak? İflasların önüne geçmek için zor durumdaki işletmelerin sahiplerine ücretsiz eğitimler mi verilecek? Verilecek faizsiz krediler bu eğitimlere katılım mı şart koşulacak? Sahi kaç esnaf odası başkanı yıl içinde kurulan kaç işletmenin aynı yıl içerisinde kapandığını biliyor? Esnaflara mı daha yakınlar partilere mi? Bunlar mı değişecek? Bu soruların cevapları mı değişecek?
Büyük balıkların küçükleri yutma geleneği mi son bulacak? Yoksa her krizde olduğu gibi yine aynısı mı olacak? Dünya aynı olmayacağı için küçüklerin bu salgından sonra ayakta kalması gerekiyor. Yoksa Roma'dan bu yana her krizden güçlünün güçlenerek çıkması ilkesi işler.
Fön Savaşları'ndan Roma galip çıkar ama bu galibiyetin getirileri gibi götürüleri de olmuştur. Roma Akdeniz'in hakimiyetini kazanırken tarımını kaybetti ve ekonomik krize girdi. E o kadar savaşçı gökten zembille inmedi tabii, barış döneminde tarlada çalışan hür insanlardı bunlar. Kim etkilenmedi peki bu krizden? Tarlalarında köleleri çalıştıran büyük çiftlik sahipleri. Küçük işletmeleri birer birer yuttular. Zaten Akdeniz'de ticaret yapanlarda onlardı. Hem savaştan kazandılar, hem de sonrasında gelen krizden.
Dünya'nın düzeni bundan önce de, sonrada aynı oldu. Neredeyse tüm krizler, tüm savaşlar büyükleri daha da büyüttü. Zamanın ruhu para kazanma yollarını değiştirdikçe adapte olanlar büyük kaldı, olmayanlar çöktü. Yeni büyükler ortaya çıktı. Güç birilerinin elinde döndü dolaştı ama asla halkın eline geçmedi.
Hayır sosyalist, komünist falan değilim. Devrimlere de inanamam. Bence devrimler fillerin iç çatışmasıdır. Halk çimenlikten dikenliğe terfi eder. Can acıtır ama kendisi için savaşamaz. Kitlelerin asla bilinci olmadı. Halklar her zaman küçük düşündü ve küçük kaldı.
Şimdi bir salgın mı bunu başaracak? Tarihin başından beri çoğunluk yönetimden uzakta, bizi ufak gruplar kendi çıkarları için yönetiyorlar, birbirimizin hakkı, yaşamı için bir olmalıyız diye bilinç mi kazanılacak? Olmayacağı açık değil mi?
Bakın, bu salgından bireysel olarak etkilenen kişi sayısı bile bunun olmayacağını size söylüyor. Gün itibariyle salgından doğrudan etkilenen kaç kişi var hesaplayalım. 200.000 kişi öldü. Hadi devletler gizliyor gerçek sayıyı, beşe katlayalım ölüm sayısını. 1.000.000 kişi eder. Hepsinin 10 yakını var. Tüm bu yakınlar ölümlerden sağlık sistemini, ekonomik sistemi, siyaseti falan, yerleşik düzen dediği her şeyi sorumlu tuttu diyelim. 10.000.000 kişi var elimizde. Dünya'nın tamamına dağılmış halde. Yahu Türkiye'de kayıtlı seçmen sayısı 60.000.000'a ulaştı. Dünya'da salgından etkilenenlerin tamamı bizim ülkeye göç edip parti kursalar barajı zor geçecekler. Matematiği siz kendinize göre de yapın. Salgından etkilenen sayısını istediğiniz kadar arttırın, sonuç çok farklı olmayacak. Dünya nüfusu sekiz milyar.
Peki işler kötüye gidecek diyorum. İnsanları hastalıktan korumak için* alınan önemlerin sonuçları olacak. Ekonomik küçülme ve kriz yaşanacağı sır değil. Yukarıda yazanlar gerçekleşecek. Orta sınıf büyük yara alacak bu işten ve fakirlik artacak. Açlık artacak. Tabii ki şükür de artacak. Sofraya yiyecek koyan kendini şanslı sayacak. E suçlanacak kimse de olmayacak. Virüs yüzünden oldu her şey. Şimdiye kadar hep böyle olmadı mı? Ne olduysa o olmaya devam edecek. Dünya aynı tas aynı hamam devam edecek. Doğa bizi gerçekten yok etmeye karar verene kadar.
* Sahi bu devletler vatandaşlarının hayatını ne kadar önemsiyorlar öyle değil mi? Bakın tüm ülkeler yansın ekonomi, yeter ki vatandaşın canına zeval gelmesin diyor. İnsan devletlerin insana bakışındaki muhteşem ilerlemeye hayran kalmadan edemiyor. Zamanında "bir damla petrol bir damla kandan kıymetlidir" dememişler gibi...
Arkadaşlar Dünya'nın düzeni de düzüleni de değişmeyecek. Zaten değişecek diyenler de neyin değişeceğini tam olarak asla dillendirmiyorlar. Eveleme geveleme...
Sanal paraya geçecekmişiz. Yahu para zaten sanal bir şey. Uzun zamandan beri de karşılıksız aslında. Devletler kendileri de basmıyorlar parayı. Özerk kuruluşlar olan merkez bankaları bakıyor bu işe. Para sanal ortama kaysa ne fark edecek? Ne değişecek. Olsa olsa değerleri yönetenler değişecek, bizim için fark etmez. Biz derken, sıradan halkı kast ediyorum. Alım gücümüz ne kadar değişecek mesela, var mı bu konuda konuşan? Yok aynı olmayacak deyip geçiyorlar.
Sağlık, sektör olmaktan çıkacak mı mesela? Bugün itibarile Dünya'da iki yüz bin kişi salgından dolayı hayatını kaybetti. Bunların dörtte biri ABD vatandaşı. ABD başkanından ya da başkan adayından sağlık sistemimizi sıfırdan kuracağız, özel sektörü buradan çıkarıp önleyici sağlık hizmetlerini arttıracağız, ilaç üretimini tekele alacağız dediğini falan duydunuz mu? Geçtim siyasetçiyi, bunları yapalım diye bağıran bir basın kuruluşu gördünüz mü? Büyük değişim olacak, hı hı... Türkiye'de sağlık bakanının özel hastaneler zinciri var. O mu yapacak kamu sağlığında devrimi?
Önleyici sağlık demişken, mesela kolanın üzerine sağlığa zararlıdır, bağışıklık sistemi dahil tüm vücut sistemlerinin anasını ağlatır gibi uyarıcı bir ibare yazacaklar mı? GDO ile açlığı durduruyoruz masalını bitirecekler mi? Eziyetin ayyuka çıktığı tavukçuluk sektöründe doğal üretime mi geçilecek? En tehlikelisi olan, gıda sektöründe tekelleşme süreci mi durdurulacak? Mesela Türkiye Cumhuriyeti Devleti yabancı şirketlerin elindeki tarım arazilerini geri alacak mı? En azından yeni arazi satışını yasaklayacak mı? Tarım üreticisinin habersiz papatya ekemeyeceği kooperatifler mi kurulacak? Tarımda kişisel kazanç değil toplum kazancı mı ön plana çıkacak? Hayır bunlar olmayacaksa ne değişecek? Var olan sistem ivme kazanarak büyüyecek. Birazdan nasıl olacağını da yazacağım. Bekle bir dakika, sorularım var.
Küçük esnaf dünyanın her yerinde güç mü kazanacak? Büyük holdinglere kafa tutar vaziyete mi gelecek? Esnaf odaları kredi dağıtmaktan başka fonksiyonlar mı kazanacak? Ne bileyim mesela esnafa üç aylık kirası, çalışan maaşları ve faturaları kadar parayı esnaf odasında tutması zorunluluğu mu getirilecek? Esnaf odası bu parayı normal zamanda faizsiz kredi olarak işletirken, acil durumlarda esnafa destek mi çıkacak? Böylelikle bankalara bağımlılık mı azaltılacak? İflasların önüne geçmek için zor durumdaki işletmelerin sahiplerine ücretsiz eğitimler mi verilecek? Verilecek faizsiz krediler bu eğitimlere katılım mı şart koşulacak? Sahi kaç esnaf odası başkanı yıl içinde kurulan kaç işletmenin aynı yıl içerisinde kapandığını biliyor? Esnaflara mı daha yakınlar partilere mi? Bunlar mı değişecek? Bu soruların cevapları mı değişecek?
Büyük balıkların küçükleri yutma geleneği mi son bulacak? Yoksa her krizde olduğu gibi yine aynısı mı olacak? Dünya aynı olmayacağı için küçüklerin bu salgından sonra ayakta kalması gerekiyor. Yoksa Roma'dan bu yana her krizden güçlünün güçlenerek çıkması ilkesi işler.
Fön Savaşları'ndan Roma galip çıkar ama bu galibiyetin getirileri gibi götürüleri de olmuştur. Roma Akdeniz'in hakimiyetini kazanırken tarımını kaybetti ve ekonomik krize girdi. E o kadar savaşçı gökten zembille inmedi tabii, barış döneminde tarlada çalışan hür insanlardı bunlar. Kim etkilenmedi peki bu krizden? Tarlalarında köleleri çalıştıran büyük çiftlik sahipleri. Küçük işletmeleri birer birer yuttular. Zaten Akdeniz'de ticaret yapanlarda onlardı. Hem savaştan kazandılar, hem de sonrasında gelen krizden.
Dünya'nın düzeni bundan önce de, sonrada aynı oldu. Neredeyse tüm krizler, tüm savaşlar büyükleri daha da büyüttü. Zamanın ruhu para kazanma yollarını değiştirdikçe adapte olanlar büyük kaldı, olmayanlar çöktü. Yeni büyükler ortaya çıktı. Güç birilerinin elinde döndü dolaştı ama asla halkın eline geçmedi.
Hayır sosyalist, komünist falan değilim. Devrimlere de inanamam. Bence devrimler fillerin iç çatışmasıdır. Halk çimenlikten dikenliğe terfi eder. Can acıtır ama kendisi için savaşamaz. Kitlelerin asla bilinci olmadı. Halklar her zaman küçük düşündü ve küçük kaldı.
Şimdi bir salgın mı bunu başaracak? Tarihin başından beri çoğunluk yönetimden uzakta, bizi ufak gruplar kendi çıkarları için yönetiyorlar, birbirimizin hakkı, yaşamı için bir olmalıyız diye bilinç mi kazanılacak? Olmayacağı açık değil mi?
Bakın, bu salgından bireysel olarak etkilenen kişi sayısı bile bunun olmayacağını size söylüyor. Gün itibariyle salgından doğrudan etkilenen kaç kişi var hesaplayalım. 200.000 kişi öldü. Hadi devletler gizliyor gerçek sayıyı, beşe katlayalım ölüm sayısını. 1.000.000 kişi eder. Hepsinin 10 yakını var. Tüm bu yakınlar ölümlerden sağlık sistemini, ekonomik sistemi, siyaseti falan, yerleşik düzen dediği her şeyi sorumlu tuttu diyelim. 10.000.000 kişi var elimizde. Dünya'nın tamamına dağılmış halde. Yahu Türkiye'de kayıtlı seçmen sayısı 60.000.000'a ulaştı. Dünya'da salgından etkilenenlerin tamamı bizim ülkeye göç edip parti kursalar barajı zor geçecekler. Matematiği siz kendinize göre de yapın. Salgından etkilenen sayısını istediğiniz kadar arttırın, sonuç çok farklı olmayacak. Dünya nüfusu sekiz milyar.
Peki işler kötüye gidecek diyorum. İnsanları hastalıktan korumak için* alınan önemlerin sonuçları olacak. Ekonomik küçülme ve kriz yaşanacağı sır değil. Yukarıda yazanlar gerçekleşecek. Orta sınıf büyük yara alacak bu işten ve fakirlik artacak. Açlık artacak. Tabii ki şükür de artacak. Sofraya yiyecek koyan kendini şanslı sayacak. E suçlanacak kimse de olmayacak. Virüs yüzünden oldu her şey. Şimdiye kadar hep böyle olmadı mı? Ne olduysa o olmaya devam edecek. Dünya aynı tas aynı hamam devam edecek. Doğa bizi gerçekten yok etmeye karar verene kadar.
* Sahi bu devletler vatandaşlarının hayatını ne kadar önemsiyorlar öyle değil mi? Bakın tüm ülkeler yansın ekonomi, yeter ki vatandaşın canına zeval gelmesin diyor. İnsan devletlerin insana bakışındaki muhteşem ilerlemeye hayran kalmadan edemiyor. Zamanında "bir damla petrol bir damla kandan kıymetlidir" dememişler gibi...