Yalnız değiliz!
1947 temmuzunda ABD'nin New Mexico eyaletinin Roswell kasabasında bir şey düştü. Tez canlı bir bürokrat, olayı örtbas etmenin harika bir yolunu bulduğunu düşündü ve düşen şeyin bir uzay aracı olduğunu açıkladı. Ertesi gün bu beyan yalanlandı ve daha makul bir kılıf, meteoroloji balonu fikri bulundu. Tabii artık iş işten geçmişti. O günden bugüne zaman zaman ana akıma giren, kendi yan akımını oluşturan UFOlara merhaba demiş olduk.
1950 yıllarla birlikte dünyanın her yanından UFO gözlemleri yapılmaya başlandı. Neden bu tarihten sonra? Çünkü atom bombası kullanmıştık ve iyi niyetli uzaylı kardeşlerimiz bu yeni silahın kullanımından son derece rahatsız olmuşlardı. Gelip evi yakmayalım diye bizi kontrol ediyorlardı.
Ama yaklaşmadan, göklerden izleyerek... Yerseniz, UFO sever komplocuların açıklaması bu. Kullanılan bomba ve sonrasında yapılan yeni bomba deneyleri, galaksimizin ötesine yayılan dalgalanmalar yaratmış. Yahu ışık hızında dalgalanma yaratsa, hala en yakındaki güneş sistemine gidemeyecek dalgalar, 2 yılda nereye ulaştı da bu varlıklar bizi kontrole geldiler diye soran olunca, kem küm... Kaldı ki güneşte her saniye o bombaların füzyonundan bin kat güçlü nükleer füzyonlar oluyor, kim nasıl ayrımına varmış bizim bombanın.
Dur ama salak durumuna düşmeyeyim çünkü çooook ve çoook gelişmiş teknolojileri olan varlıklardan bahsediyoruz burada. Füzyon farkını da ayırırlar, kendilerine ulaşmayan dalgaları da algılarlar değil mi? O kadar manyak teknolojileri var ki, ışık hızından hızlı hareket ediyorlar. Yalnız biraz salak da olabiliyorlar. Mesela geceleri bizim buraları gözlerken, uçan porselenlerinin ışıklarını kapatmayı unutuyorlar. O yüzden Ayşe'den, Carl'a her insan gözüne en az bir kere yakalanıyorlar. Bir de hala ışık yansıtıcı olaylarını da çözememişler, görünmezlik kamuflajı falan sağlayamıyorlar kendilerine.
Teknolojik gelişimlerini bilmiyorum ama estetik gelişimleri epey değişti son yıllarda. Eskiden daha sert hatlı gemileri vardı. Bizim teknolojinin yumuşak hatlara kavuşması gibi, onların gemilerin hatlar da yumuşadı. Ayrıca son yıllarda daire olmayan yeni gemiler de yaptılar ama onlar pek tutmamış olsa gerek, fazla görünmüyorlar.
Zehir bir kere bünyeye girince kolay temizlenmez. Uzaylı dostlarımız da ilgi odağı olunca serpildiler. Antik çağ uzaylıları diye bir şey ortaya çıktı.(Eric von Daniken sağolsun) Keops'un mezar yapımında çalışan emekçi uzaylılardı tabii onlar. Amerikan yerlilerine de piramitler yaptılar. Yalnız orada içine koyacak despot bulamamış olsalar gerek, rasathane süsü verdiler oradakilere. Sümerli dostlarına benzer hediyeler verdiler. Onları daha da bir sevmiş olacaklar ki, yazıyı da öğrettiler. Sonra efendim Stonehenge'de bize teknolojide ilerledikleri kadar sürreal sanatta da ilerlemiş olduklarını gösterdiler. Hala tarlalara şekil çizerek sanat severliklerini sergileyebiliyorlar.
Bu kadarla kalsa iyi. Bunlar porselenleriyle gelip giden türü. Bir de bunların gelip gitmeyeni var. Replitiyanlar. Nam-ı diğer sürüngen insanımsılar. Tüm dünyayı antik çağdan bu yana kandırıyorlar. Aslında bütün yönetici sınıf, bu replitiyanlardan ve onların insanla olan kırmalarından oluşuyor, insanlar da onların kölesi. Hepimizi kandırmalarını geçtim, bunu tarih boyunca yapmışlar. Tabii emekli futbolcu (kafa toplarına çok hakim olsa gerek) David Icke'dan kaçamadılar. Yazdığı kitaplarla ve verdiği konferanslarla bu uzaylı aileleri bir bir ifşa etti. Koçum benim be! İnsanlar seninle gurur duyuyor.
Porselenler uçmaz arkadaşlar. Uçan şeylere biz uçak deriz, zeplin, helikopter deriz. Tüm bunların yaygın kullanımı da ne tesadüf ki, 20.yy'ın ikinci yarısına rastlar.
Roswell'de madden ne düştü bilmiyorum. Bir çeşit uçak ya da gerçekten de meteoroloji balonu. Zaten bunun da pek önemi yok. Manevi olarak düşen şey üç elma...
Birinci elma hükumetlerin kafaya düştü. Artık açıklamak istemedikleri deneyler için harika bir kılıfları vardı. UFO. Komplo teorilerini, o günden beri besler dururlar. Mesela ay operasyonları aslında Hollywood'un hangarlarında yapıldı diye iddialar mı ortaya atıldı? Hemen Neil'ın orada uzaylılarla temas ettiği komplosu gündeme gelir. Daha çaf çaflı olduğu için de bu tartışılır. Ruslar casus uçaklarını ABD semalarında mı gezdirdi? Halka bu söylenebilir mi? Tabii ki porselen tabaktı onlar. Zaten soğuk savaş var, hem ortam gerilmesin, hem de vatandaşlarımız onları koruyamayacağımız hissine kapılmasın.
İkinci elma von Daniken ve Icle gibi adamların kafaya düştü. Aslında bu ikisi adı bilindik örnekler. Basında ilk günden beri bu porselen hikayesinin ekmeğini yiyen çok. Porselenlerin yarattığı ekonomi oldukça büyük. Gazetelere tiraj, belgesel kanallarına reyting, saçma sapan vizyon filmlerine gişe sağlıyorlar. Arkeoloji dünyasında Recep İvedik havaları estiren Eric von Daniken, yazdığı kitaplar ve bunlara bağlı ek gelirlerden kazandığı parayla bu yazıyı okuyan seni de, yazan beni de hayat poyu porselen tabakta hıyar yemeye ikna eder.
Üçüncü elma milletin kafaya düşecekken zaman durdu. O elma bir düşse herkes dünya dışı bilinçli yaşam hakkında hiç bir kanıtımız olmadığına ikna olacak ama dedim ya, zaman o noktada durdu.
Not: Din saçmalıktır diyen adam İsa'nın Muhammed'in aslında uzaylıların ajanları olduğuna kolayca ikna olabiliyor. Bazı manyaklar uzaydan gelmesini bekledikleri mesihleri gelmeyince toplu halde intihar edebiliyor. Bir iki tarikat -bağlantıyı çözememiş olsam da- uzaylıları beklerken toplu seks ve uyuşturucu partisi düzenliyor. Keşke gelseler de bizim soyumuzu kırsalar, hepimiz rahatlasak.
1947 temmuzunda ABD'nin New Mexico eyaletinin Roswell kasabasında bir şey düştü. Tez canlı bir bürokrat, olayı örtbas etmenin harika bir yolunu bulduğunu düşündü ve düşen şeyin bir uzay aracı olduğunu açıkladı. Ertesi gün bu beyan yalanlandı ve daha makul bir kılıf, meteoroloji balonu fikri bulundu. Tabii artık iş işten geçmişti. O günden bugüne zaman zaman ana akıma giren, kendi yan akımını oluşturan UFOlara merhaba demiş olduk.

Ama yaklaşmadan, göklerden izleyerek... Yerseniz, UFO sever komplocuların açıklaması bu. Kullanılan bomba ve sonrasında yapılan yeni bomba deneyleri, galaksimizin ötesine yayılan dalgalanmalar yaratmış. Yahu ışık hızında dalgalanma yaratsa, hala en yakındaki güneş sistemine gidemeyecek dalgalar, 2 yılda nereye ulaştı da bu varlıklar bizi kontrole geldiler diye soran olunca, kem küm... Kaldı ki güneşte her saniye o bombaların füzyonundan bin kat güçlü nükleer füzyonlar oluyor, kim nasıl ayrımına varmış bizim bombanın.
Dur ama salak durumuna düşmeyeyim çünkü çooook ve çoook gelişmiş teknolojileri olan varlıklardan bahsediyoruz burada. Füzyon farkını da ayırırlar, kendilerine ulaşmayan dalgaları da algılarlar değil mi? O kadar manyak teknolojileri var ki, ışık hızından hızlı hareket ediyorlar. Yalnız biraz salak da olabiliyorlar. Mesela geceleri bizim buraları gözlerken, uçan porselenlerinin ışıklarını kapatmayı unutuyorlar. O yüzden Ayşe'den, Carl'a her insan gözüne en az bir kere yakalanıyorlar. Bir de hala ışık yansıtıcı olaylarını da çözememişler, görünmezlik kamuflajı falan sağlayamıyorlar kendilerine.
Teknolojik gelişimlerini bilmiyorum ama estetik gelişimleri epey değişti son yıllarda. Eskiden daha sert hatlı gemileri vardı. Bizim teknolojinin yumuşak hatlara kavuşması gibi, onların gemilerin hatlar da yumuşadı. Ayrıca son yıllarda daire olmayan yeni gemiler de yaptılar ama onlar pek tutmamış olsa gerek, fazla görünmüyorlar.
Zehir bir kere bünyeye girince kolay temizlenmez. Uzaylı dostlarımız da ilgi odağı olunca serpildiler. Antik çağ uzaylıları diye bir şey ortaya çıktı.(Eric von Daniken sağolsun) Keops'un mezar yapımında çalışan emekçi uzaylılardı tabii onlar. Amerikan yerlilerine de piramitler yaptılar. Yalnız orada içine koyacak despot bulamamış olsalar gerek, rasathane süsü verdiler oradakilere. Sümerli dostlarına benzer hediyeler verdiler. Onları daha da bir sevmiş olacaklar ki, yazıyı da öğrettiler. Sonra efendim Stonehenge'de bize teknolojide ilerledikleri kadar sürreal sanatta da ilerlemiş olduklarını gösterdiler. Hala tarlalara şekil çizerek sanat severliklerini sergileyebiliyorlar.
Bu kadarla kalsa iyi. Bunlar porselenleriyle gelip giden türü. Bir de bunların gelip gitmeyeni var. Replitiyanlar. Nam-ı diğer sürüngen insanımsılar. Tüm dünyayı antik çağdan bu yana kandırıyorlar. Aslında bütün yönetici sınıf, bu replitiyanlardan ve onların insanla olan kırmalarından oluşuyor, insanlar da onların kölesi. Hepimizi kandırmalarını geçtim, bunu tarih boyunca yapmışlar. Tabii emekli futbolcu (kafa toplarına çok hakim olsa gerek) David Icke'dan kaçamadılar. Yazdığı kitaplarla ve verdiği konferanslarla bu uzaylı aileleri bir bir ifşa etti. Koçum benim be! İnsanlar seninle gurur duyuyor.
Porselenler uçmaz arkadaşlar. Uçan şeylere biz uçak deriz, zeplin, helikopter deriz. Tüm bunların yaygın kullanımı da ne tesadüf ki, 20.yy'ın ikinci yarısına rastlar.
Roswell'de madden ne düştü bilmiyorum. Bir çeşit uçak ya da gerçekten de meteoroloji balonu. Zaten bunun da pek önemi yok. Manevi olarak düşen şey üç elma...
Birinci elma hükumetlerin kafaya düştü. Artık açıklamak istemedikleri deneyler için harika bir kılıfları vardı. UFO. Komplo teorilerini, o günden beri besler dururlar. Mesela ay operasyonları aslında Hollywood'un hangarlarında yapıldı diye iddialar mı ortaya atıldı? Hemen Neil'ın orada uzaylılarla temas ettiği komplosu gündeme gelir. Daha çaf çaflı olduğu için de bu tartışılır. Ruslar casus uçaklarını ABD semalarında mı gezdirdi? Halka bu söylenebilir mi? Tabii ki porselen tabaktı onlar. Zaten soğuk savaş var, hem ortam gerilmesin, hem de vatandaşlarımız onları koruyamayacağımız hissine kapılmasın.
İkinci elma von Daniken ve Icle gibi adamların kafaya düştü. Aslında bu ikisi adı bilindik örnekler. Basında ilk günden beri bu porselen hikayesinin ekmeğini yiyen çok. Porselenlerin yarattığı ekonomi oldukça büyük. Gazetelere tiraj, belgesel kanallarına reyting, saçma sapan vizyon filmlerine gişe sağlıyorlar. Arkeoloji dünyasında Recep İvedik havaları estiren Eric von Daniken, yazdığı kitaplar ve bunlara bağlı ek gelirlerden kazandığı parayla bu yazıyı okuyan seni de, yazan beni de hayat poyu porselen tabakta hıyar yemeye ikna eder.
Üçüncü elma milletin kafaya düşecekken zaman durdu. O elma bir düşse herkes dünya dışı bilinçli yaşam hakkında hiç bir kanıtımız olmadığına ikna olacak ama dedim ya, zaman o noktada durdu.
Not: Din saçmalıktır diyen adam İsa'nın Muhammed'in aslında uzaylıların ajanları olduğuna kolayca ikna olabiliyor. Bazı manyaklar uzaydan gelmesini bekledikleri mesihleri gelmeyince toplu halde intihar edebiliyor. Bir iki tarikat -bağlantıyı çözememiş olsam da- uzaylıları beklerken toplu seks ve uyuşturucu partisi düzenliyor. Keşke gelseler de bizim soyumuzu kırsalar, hepimiz rahatlasak.